top of page

Sessizce derinden...



FİLOZOF, “O fotoğraflardan, baktığında görebileceğin tek bir şey kaldı geriye: mavi puantiyeli bir fular!” dediğinde ona itiraz etmek, “Hayır hayır! Filozof ben sana baktığımda ne gördüğümün gayet farkındayım. Sen dünyanın en güzel filozofusun!” demek istedim. Ama diyemedim. Ve her zaman yaptığım gibi sustum.

Ben söylemek istediklerimi türlü sebeplerden söyleyemeyince hep susarım zaten. İnsanlar bunun ortalıktan sıvışmak ve işin kolayına kaçmak olduğunu düşünebilirler. Ama bu hiç de kolay değildir. Söylemek isteyip de söyleyemedikleriniz, içinizdeki koyu karanlık dehlizlerde, sonsuza kadar yankılanıp durur çünkü...

Peki neden böyleyim ben? Neden söylemek istediğim şeyleri söyleyemiyorum?

İnsan bedenini örtecek bir şeyler bulur. Giyinir kuşanır ve başkalarının karşısına öyle çıkar.

Duygularımız ise çıplaktır. Bizden dışarıya çıkarken, alelacele kelimelerden kıyafetler biçer, üzerlerine onları geçiririz. Böylece görünür olurlar.

Duygularımı kelimelerle giydirmek, yani onları bu şekilde görünür kılıp, ifade etmek, benim için her zaman zor oldu. Bu yüzden susuyorum ve onların ortalıkda çırılçıplak yani oldukları gibi dolaşmalarına izin veriyorum.

Filozof ile yaşamaya başlamadan önce çıplak oldukları kadar görünmez olan duygularımın, benden başka kimse tarafından farkedilmediğini düşünürdüm. Meğer öyle değilmiş. Bazıları, siz sustuğunuzda bile sizi duyabiliyormuş. Ve sessizliğinizi işitebilen birinin yakınınızda olması, paha biçilmez bir şeymiş...



(Çalışmaları devam eden ÇAYLAK İLE FİLOZOF 4'ten)

700 görüntüleme3 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page