top of page

Röportaj:






Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?

Eğer yetişkinler için yazacak olsaydım ciddiye alınmayacaktım. Lise mezunu (onu da zor bitirmiş) biri olarak, toplumsal fetişimiz "diploma" yüzünden arada kaynayacaktım. Ben de çocuklar için yazdım. Şimdi yazdıklarımı o çocukların anne babaları da okuyor çünkü okumak zorundalar. Çocuklarının ellerinden bırakamadıkları, okurken bazen gülmekten bazen başka sebeplerden koltuklardan kanepelerden düştükleri ve tekrar tekrar okudukları o kitaplarda ne yazıyor merak ediyorlar haklı olarak. Böylece yazdıklarımı onlara da okutmuş olmuyorum. Sonra bana mesaj atıyorlar "Ben bile çok şey öğrendim, eğlendim!" Yani bir kitapla bütün aileyi yakalamış oluyorum. Nasıl? Çok kurnazca değil mi? Hayatımda, sonrasında çuvallamadığım tek kurnazlık da bu!

Çocuklar için yazmanın yetişkinler için yazmaktan daha zor olduğuna inanıyor musunuz?

Yazmak her türlü zordur. Kim bunun kolay olduğunu söylüyorsa rica ediyorum yazmasın, kendini böyle basit işlerde heder etmesin, Mars'a falan gitsin. Çocuklar için yazmak, yetişkinler için yazmaktan zor mudur kolay mıdır bilemem. Ama daha mesuliyetli olduğu kesin…

Çocuklara hitap eden metinlerinizde "olmazsa olmaz"ınız nedir? Sizce yazma sürecinizde bu ölçütünüz değişebilir mi?

Samimiyet, şefkat, empati ve saygı. Bunlar değişirse ben de değişmişim demektir. Eğer böyle bir değişime uğrayacaksam, umarım bu değişim ölmek şeklinde olur.

Çocuk edebiyatının ülkemizde ve dünyadaki gelişimini takip ediyor musunuz? Diğer yazarları okur musunuz? Gidişat nasıl?

Pek çok kitap elimden gözümden geçiyor. Ancak çok iyi bir çocuk kitapları okuru değilim açık söyleyeyim. Her kitabı okuyamam, okumam. Ancak bazı kitaplar var, onları masamdan hiç ayırmam ve bir gün onlardan biri gibi bir şey yazabilmenin hayalini sürekli kurarım. Yüz kitabım var, yüz binlerce de okurum. Ancak hâlâ daha bambaşka bir ses arıyorum. Okurum bunu hakediyor çünkü.

Gidişat hakkında ise şunu söyleyebilirim: Kemiyet arttıkça keyfiyet azalır derler. Bence bu doğru değil. Mesela elli sene önce yılda yüz kitap çıkıyordu diyelim ve bunların elli tanesi iyi kitaptı. Şimdi yılda on bin kitap çıkıyor. Ve bunların bin tanesi iyi kitap. Gördüğünüz gibi iyi kitapların sayısında bir düşme yok bilakis artma var! Ancak kötü işlerin sayısı arttığı için iyiler daha az görünür hale geliyor. Bu bizi yanıltmasın. İyi olanları seçmek için gayretimizi artıralım yeter…

Yazarken edebî kurgu ve dile mi yoksa öğreticiliğe mi ağırlık veriyorsunuz? Sanat mı eğitim mi?

Bana bazen "çocuk edebiyatçısı" diyorlar çok bozuluyorum. Ben edebiyatçı değilim. Edebiyat yapmıyorum. Bir ressama boyacı demek ne kadar rahatsız edici bir şeyse, bir yazara edebiyatçı demek de o derece rahatsızlık verici. Yazdıklarımda edebî bir tat, ses, renk vardır ya da yoktur, buna ben karar veremem. Bunu işi edebiyat olanlar aralarında değerlendirsinler. Benim bir hikayem var ve onu anlatmam gerek. Bunun için de elime geçen en kullanışlı yol yazmak. Yazıyorum! Bütün mesele bu. Yazdıklarım onları okuyanların hayatlarına akıl ve kalplerine dokunup iyi bir iz bırakıyorsa ne saadet. Öğretmen değilim, ders anlatamam, hoca değilim vaaz veremem, büyük bir adam da değilim nutuk da atamam. Okurlarım çocuk ve ben onlara bir şeyler öğretebilmeyi elbette istiyorum ama bunu yaparken aynı anda hem akıllarına hem de kalplerine dokunmak da istiyorum. Böyle bir amacınız varsa elbette metinlerinizde edebî bir tat olacak, olmalı…

Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığınız klişeler var mı? Rahat olabilirsiniz biz bizeyiz.

Katılmadığım klişeler de var, bu klişelerden beslenen kişiler de var. Ancak kavga için zamanım yok. Şu kadarını söyleyeyim ve hemen toz olayım ortamlardan: "Harry Potter harika! Gerçekten son zamanların en büyüleyici çocuk kitabı! Gerçek bir klasik adayı. Çok çok başarılı! Çocuklar bunu okumalı ve kitabın nasıl da eğlenceli bir şey olduğunu geç kalmadan keşfetmeliler" dediğinizde, "Ama bizim de Keloğlanımız var, Nasreddin Hocamız var…" diye ahkâm kesenlerin ve büyük bir tembellik ile beceriksizliği onların arkasına gizlemeye çalışanların ağzına kürekle vurasım geliyor.

Çocuk kitapları yayıncılığında sizce en büyük eksiğimiz nedir? Bilgisayarda açtığınız boş dosyadan kitabınız okurun eline ulaşana kadar hangi basamak sizi en çok zorlar?

Ben eski bir editör olarak bu işin her aşamasında bulundum. Artık editör değilim. Yani başkalarının kitapları ile meşgûl olmuyorum. Acımasız bir editördüm ve şimdi bütün acımasızlığımı kendi üzerimde acımasızca kullanıyorum. Yeni bir kitaba başlamadan önce beni en çok yıpratan ve yoran aşama, anlatmayı hayal ettiğim konuya uygun samimiyette rengi ve sesi olan o dili bulabilme konusunda yaşıyorum. Bu zor bir şeydir. Pek çok kitap görüyorum; bir orta okul öğrencisinin kompozisyon dersi için yazdığı, daha doğrusu yazmak zorunda kaldığı metinlere benziyorlar. İnsanlar yazar olmak için yazıyorlar çünkü. Yazar olmak için yazılmaz. Asla asla! Yazar olmak için yazılmaz! Ayıp ediyorlar. Gidip başka bir iş bulmalılar kendilerine. Emlakçılık falan olabilir…

Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.

Samimiyetten başka bir ön şart yok. Samimi değilsen, hiçbir şey değilsin. Samimiyetsizliği, saygısızlığı küçümsenmeyi yetişkinlerden çok daha çabuk farkeden çocuklar için yazan bir yazar hiç değilsin…

Çocuk kitaplarında ne görürseniz sizi rahatsız eder? Çocuk hayatının da gerçeklerinden olan olumsuzluklarla kitabınızın içeriği arasındaki dengeyi nasıl belirlersiniz?

Bir çocuk kitabında beni en çok rahatsız eden şey, yazarın okurlarına aptal muamelesi yapmasıdır. Şunu birtakım tecrübelerin eşliğinde rahatlıkla söyleyebilirim: Çocuk okurun zekasını küçümseyen biri, büyük ihtimalle bizzat kendisi oldukça mütevazi bir zeka seviyesine sahiptir! "Oldukça mütevazı" derken mübalağa etmiyorum!

Okuyan çocuğun daha iyi bir insan olacağına dair elimizdeki dayanak nedir?

Bunu ümit etmekten başka bir dayanağımız yok. Bazı ebeveynler kitap fuarlarından falan yanıma gelip çocukları için "Hocam elinden kitap düşmüyor, kitap yetiştiremiyoruz" falan diyorlar. Güya bu durumdan sızlanır gibi yapıp aslında çocukları ile övünüyorlar. Tabii orada bunu yüzlerine karşı söyleyemiyorum ancak içimden şu geçiyor: "Belki de hepinizden nefret ettiği için kitaplara sığınıyor! Belki de mutsuz ve yaşadığı hayattan hiç memnun değil!" Kimse böyle bir ihtimal yok diyemez. O yüzden bunu da göz önünde bulundurmalı ve çok çok çok kitap okumayı bir fetiş haline getirmemeliyiz. Çok kitap okuyan çocuklar iyi birer insan olurlar mı olmazlar mı bilemem. Ama iyi bir çocukluk geçirenler arasından, kolay kolay kötü insan çıkmaz diye düşünüyorum. Elbette bir çocuk kitapları yazarı olarak şunu da hemen ilave edeyim: İçinden iyi kitaplar geçmemiş bir çocukluk, yeterince iyi geçmemiş demektir.

Ebeveyn ve öğretmenlerin çocuk okumalarına katkısı gerekli veya yeterli mi? Çocuk bu konuda yönlendirilmeli mi, nasıl yönlendirilmeli, kitap nasıl seçilmeli ve okunmalı?