top of page

Deliliğe Övgü




Dünya hali bu belli olmaz. İnsanın aklı da başından gidebilir. Allah göstermesin de benim başıma böyle bir iş gelse, sakın ola arkamdan bir takım Latince hastalık isimleri falan saymayın, doğrudan, hiç tereddüt etmeden, “Delirdi işte!” deyin. “Zaten pek de akıllı sayılmazdı..”

Eğer söyleneni bir miktar daha anlayacak kadar akıl kaldı ise başımda, zerre alınmam emin olun. Rûz-i mahşerde de sizden hesap sormam arkamdan deli dediğiniz için.

Ben delileri severim.

Eskiden bizim mahallede vardı deliler. Komşu mahallelerde de vardı.

O zamanlar her mahallede bir takım deliler yaşardı.

Arabacı Deli mesela, anlatıldığına göre kamyoncu bir adamın oğluydu. Bir gün adam uzak yolculuklardan eve gelmiş. Baba oğul sarılıp kucaklaşmışlar. Sonra bir öpüşmek koklaşmak bildiğin kıyamet…

Bizimki, “kaymona” binmek istemiş. Bindirmiş babası onu kaymona. Kendisinin de ufak bir tamir işi varmış zaten. Fakat işte kader, çocuk el frenini indirmiş ve yokuş aşağı park halindeki kaymon, adamı çocuğun gözleri önünde ezmişmiş…

Hiç kederlenmeyin, bu hikâyenin aslı astarı yokmuş, ben sonradan öğrendim.

Bir şekilde analarından habersiz ikna ettiği çocukları el arabasına bindirip, o haziranlarda, o temmuzlarda, o taşlarına kadar cayır cayır yanan mahallenin sokaklarında, kan ter topuk gezdiren Arabacı Deli, Allah’ın akıl nimetinden mahrum bırakıp, imtihan külfetinden azad eylediği sıradan bir mahalle delisiydi...

Deli Memet ise güya incir ağacından düşmüştü tepe üstü. Ancak bu konuda rivayet muhtelif, Deli Memet’in nereden düştüğüne dair ileri sürülen iddialar da oldukça farklıydı. İncir ağacından diyen de vardı, inşaattan şakülî bir şekilde yere çakıldı diyen de, kafasına kürek sapı ile vurdular diyen de...

Neyse ney...

O küçücük gözleri ile Deli Memet, kızdırılmadığı zamanlarda, altın kalpli bir deliydi…

Bu arada bendenizin de küçüklüğünde incir ağacından düşmüşlüğü vardır. Fakat bana bir şey olmadı. Hoş, Deli Memet’e de sorsanız, o da bu mahallenin en akıllısı benim derdi!



Deli Melek’e gelirsek... Onun hikâyesi kısa: Birini sevmiş ama nasıl sevmiş? Öyle böyle değilmiş, çok sevmiş...

O zamanlar delilik, çocuklar arasında ürkütücü ama bir o kadar da itibarlı bir şeydi.

Deli, bir hakaret değildi. Kimsenin aklına bir deliye, “zihinsel engelli” demek de gelmezdi.

Deli, Yaradan’ın akıl nimetinden mahrum bırakıp, imtihan külfetinden azade eylediği kimseydi. Ve bütün delilerin, mutlaka anlatmaya değer bir hikâyesi vardı...


HÜZÜNLÜ TEBESSÜMLER 2'den

213 görüntüleme1 yorum