Ben Bir Başkasıyım!
Güncelleme tarihi: 20 Eki 2020

Çoğu insan, zaman zaman bir başkası olmak ister. Ben de uzun bir süre—zaman zaman da değil, her zaman—bir başkası olmayı istedim. Bunun için gereğinden fazla sebebe sahip olduğumu düşünüyordum çünkü...
Üstelik sadece kendimin de değil, etrafımdakilerin de başkaları olmalarını istedim hep...
Filozof, benim sürekli istediğim ve hayalini kurduğum şeye fazlası ile sahip olduğumu fark etmemi sağladı.
Ben, zaten bir başkasıydım!
–Ayakta uyuyor gibi bir halin var, ne o? Hasta mısın yoksa?
–Dün gece pek uyuyamadım da...
–Neden?
–Yattığımda öyle hemen uyuyamıyorum ben. Bir şeyler düşünüyorum...
–Bunun biraz uykusuz kalmak dışında pek bir zararı yoktur aslında. Ama yine de başını yastığa koyar koymaz horlamaya başlayan insanlara ben de hep imrenmişimdir...
–Hayal kuruyorum, hatta o kadar çok hayal kuruyorum ki, bu uykularımı kaçırıyor.
–Bana hayallerinden bahsetmek ister misin?
–En büyük hayalim bir başkası olmak!
–Ne? Bir başkası olmak mı?
–Evet, bir başkası olsaydım hayat belki benim için daha iyi geçebilirdi.
–Ama sen zaten bir başkasısın!
–Ne bu şimdi retorik mi?
–Retorik mi? Retorik mi dedin sen? Sana bunu ben mi öğrettim?
–Hayatımdaki tek bilgi kaynağı sen değilsin.
–Öyle mi? Bak buna sevindim. Diğer bilgi kaynaklarınla bir gün beni tanıştırsana.
–Bu kolay ama önce eve WI-FI almalısın.
–Google’dan baktım, demiyorsun da laf ebeliği yapıyorsun. İşte asıl retorik bu! Bu arada çay ne durumda?
–Beş dakikası daha var!
–Sanırım dayanabilirim...
–Sence başkası olmak istemem suç mu?
–Hayır ama sen zaten bir başkasısın!
–Offf! Yine aynı şey. Ben en iyisi şu çaya bir bakayım.
–Gelirken dolaba da bak!
–Oley be! Sen filozof değilsin, kralsın!
–Ben bir filozof değilim. Ben bir kral da değilim. Ben neysem oyum! Belki daha iyi biri olmak istiyorum. Ama daha iyi de olsa, bir başkası olmak istemiyorum. Çünkü ben, ben olarak yaratılmış olmaktan memnunum
ve ben, zaten bir başkasıyım!
Çayları doldurdum ve dolaptan frambuazlı pastayı çıkardım. Bu seferki dünkünden daha büyüktü. Filozof’un coşkulu sesi evin içinde sevimli bir hayalet gibi dolaşıyordu.
“Ben bir başkasıyım!
Ben bir başkasıyım!”
–Senin yaşlarındaydım. Edebiyat öğretmenimiz, “Çıkarın kâğıtlarınızı ve kendinizi tanıtan bir kompozisyon yazın!” dedi.
–Bu senin için kolay olmalı.
–Ben de öyle sanıyordum. Bu beklemediğimiz sürpriz sınavın telaşı ile çantalarımızdan dolma kalemlerimizi, çizgisiz beyaz A4 kâğıtlarımızı ve ona düzgün satırlar halinde yazabilmek için altına koyduğumuz çizgili kağıtları çıkardık.
Neredeyse herkes, bu beyaz A4 kâğıdının başına “Ben kimim?” başlığını attı. Sonra sınıfın sessizliğini, dolma kalemlerin çelik uçlarından çıkan hışırtılar kapladı.
Dakikalar su gibi akıyor, sınav süresi hızla tükeniyordu. Herkes bir şeyler yazıyordu.
Ben hariç...
Ben de ötekiler gibi kağıdımın başına “Ben kimim?” yazmıştım. Ama başka hiçbir şey yazamıyordum. Hiçbir şey...
Çaresizce etrafıma bakınmaya başladım. Oturduğum yerde kıvranıp durmam edebiyat öğretmenimin dikkatini çekmiş olmalıydı.
–Kopya çektiğinden şüphelendi! Kesin kopya çektiğinden şüphelendi değil mi? Çok kopya çeker miydin? Hadi itiraf et, çok kopya çekerdin değil mi?
–Hiçbir zaman kopya çekmedim. Ama evet, böyle bir şeyden şüphelendi galiba...
–Ne dedi peki?
–Yanıma yaklaştı. Boş beyaz A4 kâğıdının üzerindeki başlığa baktı ve: “Bu soru için herhangi birinden yardım alabileceğini zannetmiyorum!” dedi. “Ama istersen kalk ve aynaya bir bak!”
–Vay be! Kıyak hocaymış sizinki.
–Dolma kalemimi itina ile sıraya bıraktım ve kalkıp tahtanın yanında asılı duran aynada, bir süre kendi yüzümü seyrettim.
Suratımda diğerleri yetmezmiş gibi iki yeni sivilce daha belirmişti.
Sonra dönüp harıl harıl sınav kağıtlarına bir şeyler yazan sınıfın geri kalanına baktım...
Arkadaşlarımın kendileri hakkında bu kadar çok şey bilmelerine şaşırdım.
Herkes kim olduğunun son derece farkındaydı da, bir tek ben mi kendini tanımıyordum?