"Ah O Eski Ramazanlar!"
Güncelleme tarihi: 16 May 2020

Tarihçiymiş, kültür insanıymış, yazarmış, şairmiş, ince zevklerden, sanayi-i nefiseden anlarmış, üniversitede profesör, medresede hocaymış, tekkede derviş, postu sermişmiş, mecliste mebusmuş, zamanında müsteşarlık, vekâleten de olsa bir süre bakanlık falan yapmış, babammış, yaşı da almış başını gitmiş, mezarı müteharrik, pirî fânî bir ihtiyarmış…
Hiç anlamam!
Kimin ağzından, “Ah o eski Ramazanlar!” diye bir söz işitsem, söyleyebilirsem yüzüne karşı dümdüz, şerrinden emin olamadığımdan, yahut idrak terazisinin kefelerine sığışıp sığışmayacağına dair, sığışmayacağından taraf bir şüphe edindiysem de içimden, kalayı basarım!
Acaba, “Ah o eski Ramazanlar” diye gebe develer gibi, enin edip ağladığınız o eski Ramazan’larda olup da, şimdi bir kez daha erişmek lütfuna mazhar kılındığımız Ramazan’da ne yok, söyler misiniz bana? Yoksa, bu sene, şehru ramadânellezi unzile fîhilkurân, Kadir gecesi eksik olarak mı geldi?
Her sene Kur’an ayı idiydi de, bu sene Rüstem-î İranî ile Herkül-ü Yunanî hikâyelerine mi tahsis edildi?
Bu mu zorunuza gidiyor?
Öyle ise söyleyin de, beraber ağlayalım ve o eski Ramazanlar için acı firaklı göz yaşları dökelim…
Biliyorum, bu Ramazan camiler boş…
Teravihler, evlerde kılınacak…
Tekbirler, kubbeleri çınlatamayacak…
Neşeli ilahiler, okunamayacak…
Çocuklar, arka saflarda şımaramayacak…
Camilerinden, cemaatlerinden, ahretlik dostlarından bu kadar ayrı kalmaya yüreği dayanıp da, bu hengameyi dar-ı bekaya nakl-i mekan eylemeden geçirebilen, o aksi ama bir yandan da sadık ve sevimli tabure cemaati, çocukları azarlayamayacak…
Hocaefendiler, arayı bulmak için her selamdan sonra, hem ihtiyarlar heyetine, hem de çocuklara kavl-î leyyîn ile nasihat çekemeyecek…
İftar sofraları da öyle şenlikli olmayacak…
Eş, dost, ahbab, akraba bir araya toparlanamayacak…
Vaziyet, oldukça müşkil…
Ama Ramazan geldi!
Evlerimize geldi…
Kalplerimizin kapılarına kadar dayandı bütün ruhaniyatı ile…
O bizim misafirimiz ve misafire, evin sıkıntıları hissettirilmez.. "Ah o eski Ramazanlar! Ah o eski Ramazanlar!" diyerek misafirinizi gücendirmeyiniz...
Nasıl olsa onu gönderen, halimizi biliyor…
Ve her Ramazan’ın arkasından, bize bir de, bayram gönderiyor…
•••
Bu arada “Ah o eski Ramazanlar!” diyerek, İbiş ile Karagözü, iftardan önce aç bilaç bekleşen Ümmet-i Muhammed’e Makber’i patlatan şarkıcı çalgıcı takımını, Makber’i ilahî sanıp şişko göbeğini titrete titrete ağlamaya çalışan ama açlıktan gözlerinden yaş bile gelmeyen belediyeden adam ayarlayıp, beleşe iftar sofrası bulmuş kurulmuş bedavacı takımını, Sultanahmet Meydan’ındaki lokmacı ile dönerciyi, şu kadar senedir çadır tiyatrosundan iki adım öteye geçememiş Diyanet İşleri Başkanlığı'mızın evlere şenlik ne idüğü belirsiz kitap fuarını, canlı yayında, “Astronot gocuğu ile Ay’da teyemmüm alınır mı Hojaaam?” diye soran tepe embesilini, o tepe embesilinin cebine yüz elli lira koyup, eline de soruyu tutuşturan raiting namussuzunu, bu sorulara kemal-i ciddiyet ile cevap verip, Allah’ın dinini bir kaç saat sonra internet âlemlerinde, itin köpeğin ağzına mizah malzemesi haline getireni.. özleyen varsa, Allah akıl fikir versin. Fakat kantocu Melahat ile Deniz Kızı Etfalya için iç geçiren kaldıysa hâlâ aramızda, şu mübarek günlerin hürmetine Ya Rabbelâlemin, tez vakitte vuslata nail eyle onları. Amin.